Éluard ve Poulenc: A Peine Défigurée

Poulenc'in şiir sevgisi ve Éluard,
I. Dünya Savaşı ardından Dadaizm ve Sürrealizm,
Sanat ve edebiyatın bireyin ruhsallığını yansıtması.

A peine défigurée, iki büyük ismin sanatsal anlayışının ürünüdür.
Paul Éluard (1895-1952) ve Francis Poulenc (1899-1963).

                               Paul Éluard
Francis Poulenc

Ertuğrul Oğuz Fırat Korosu'nun 30 Nisan 2014 tarihinde H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Bölümü ile işbirlikli gerçekleştirdiği “100 Yıl + 13 Dil = 1 Ses” konserinden
"A Peine Défigurée":



Eser, bestecinin 1936 yılında tamamladığı, eşliksiz karma koro için "Sept Chansons" (7 şarkı) albümü içinde yer alır:

1. La blanche neige
Şair: Guillaume Apollinaire

2. A peine défigurée
Şair: Paul Éluard

3. Par une nuit nouvelle
Şair: Paul Éluard

4. Tous les droits
Şair: Paul Éluard

5. Belle et ressemblante
Şair: Paul Éluard

6. Marie
Şair: Guillaume Apollinaire

7. Luire
Şair: Paul Éluard

Görüldüğü gibi albümdeki tüm eserlerin şiirleri Apollinaire ve Éluard'a aittir. Poulenc'in sadece bu albümünde değil,  tüm vokal kompozisyonlarında önemli yeri olan iki şair; Dadaizm, Kübizm ve Sürrealizm akımlarının önemli temsilcileridirler.

Poulenc, Éluard'ın şiirleri üzerine ilk kez 1935 yılında Cinq Poèmes de Paul Éluard, -P. Eluard'ın Beş Şiiri- şarkı dizisini yazmış, ardından  Éluard'ın 28 şiirini daha solo şarkılarında bestelemiştir.

Poulenc'in Eluard'dan sonra  şiirlerini en çok bestelediği şair ise "Sürrealizm" terimini ilk kez ortaya koyan Guillaume Apollinaire'dir (1880-1918).
Quatre poèmes de Guillaume Apollinaire, -G.Apollinaire'in Dört Şiiri- bu eserler içinde en sevilenlerdendir.

Poulenc şiir okumaya henüz bir çocukken ilgi duymaya başlamıştır. Bu ilgi tüm hayatı boyunca devam etmiş, ona besteci olarak da çok kıymetli katkılar sunmuştur. Poulenc'in melodileri; şiirsel ifadelerin açıkça ortaya konması, seslerin ifadeye yönelik değişimi, nefesler ve her şeyin üzerinde doğru prozodi kullanımı bakımından çok güçlüdür.*

Éluard'ın şiirlerinde Poulenc'in ilgisini çeken nedir?
Poulenc ve Eluard ilk kez 1917'de genç yazarlar için bir buluşma noktası olan Paris'teki bir kitapçıda tanışmışlardır. Sürrealizm hareketinde öne çıkan yazarlar Breton ve Aragon'un da bulunduğu mekanda, Poulenc Eluard ile tanışır tanışmaz şairin çekimine girmiştir: "Eluard'a hemen beğeni duymaya başladım, çünkü müziğe izin verecek tek Sürrealist şairdi. Diğer neden ise; Eluard'ın tüm eserleri müzikal titreşimdi."*

20. yüzyılın en büyük Fransız edebiyatçıları arasında gösterilen Éluard; savaş sonrasında Breton, Aragon, Péret, Soupault ve diğer entelektüeller gibi burjuva toplumunun genel olarak kabul görmüş değerlerinden tiksinti duymaktadır. Birinci Dünya Savaşı'nın getirdiği ölümler, büyük yıkımlar ve kitlesel umutsuzluk; toplumu ve sanatçıları hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir anlayışa sürüklemiştir.

Dadaizm; barbarlığı, sanatta ve gündelik hayatta entelektüel katılığı protesto etmek üzere ortaya çıktığında, Eluard da Dada hareketine dahil olmuş, ancak 1920'li yıllarda pek çok Dadaist gibi akımı reddederek Sürrealistlere katılmıştır.

Her iki akımda da savaşın yarattığı buhran ve çöküş sonucu sanatın gerçek anlamı derinlemesine sorgulanmakta, insanın ve toplumun öz değerlerine, gerçeğe ulaşmasına yönelik çarpıcı eserler ortaya konmaktaydı.

Orta Avrupa’da pek çok sanatçıyı kendine çeken Dadaizmin ana karakteri, mantıksızlık ve varolan sanatsal düzenlerin reddedilmesiydi. Bu nedenle sanatçılar toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve biçimde yeni deneylere giriştiler.

Dadaizmin amacını Marc Dachy, "Dada - Sanatın Başkaldırısı" kitabında şöyle ifade etmiştir:

Amaç, sanatı, artık kabul edilemeyecek ve çöküşüyle geçersizliğini açığa vuran bir toplumun cilası olma işlevinden kurtarmaktır. Her şeye baştan başlanmalıdır. Amaç çağdaş sanatın en ileri biçimine dönüşmekten çok, bir bunalımı hızlandırmak ve bunu da zaten büyük ölçüde eleştirel bir sanat biçimi olan soyutlama çerçevesinde gerçekleştirmektir...

Zürih'teki Dada laboratuvarı, resmi adıyla "Dada Akımı" sanata başka bir biçim verip, her sanat kolunu içeriden, en baştan yaratır. Eskiden kalma ve kabul edilemez bir kültürün yerini yeni bir yaratıcılık alır, sanatçının artık toplumsal engellerin o güne dek dayattığı biçimde "sanat"la değil, kendi sanatıyla doğrudan ilişki kurması sağlanır. Dada, değerini yitirmiş toplumsal düzenin sanatçıdan artık kendi estetik ve ideolojik değerlerini benimsemesini bekleyebilecek durumda olmadığını gösterir.
(Dada - Sanatın Başkaldırısı, Marc Dachy,  S.13-14, YKY - 2014)

Sürrealist öğreti ise insan aklını bilinçli düşünceyle ilişkiden kurtarmaya çalışmıştır. Sürrealistlere göre bir imajın yaratılması, mantık dışı zihnin kendiliğinden bir ürünüdür. İnsanın bilinçaltı, uyanık, bilinçli haline göre insan varlığının daha otoriter bir parçasıdır* ve hayal gücünün kapılarının anahtarı oradadır. Psikanaliz ve S. Freud'un çalışmaları, Sürrealist sanatçılar üzerinde çok büyük bir etki yaratmıştır.

Eluard'ın şiirini inceleyecek olursak, ifadelerin hem günlük hayatın çok içinde, hem de bir o kadar ruhsal koridorların derinliğinde olduğunu görebiliriz. A Peine Défigurée, Eluard'ın 1932  yılında basılan kitabı, "La vie immédiate" içinde yer alır:


Şiiri bu kayıtta dinleyebilirsiniz:



Asım Bezirci’nin çevirisiyle, "Yeni Bozulmuş":

“À Peine Défigurée” "Yeni Bozulmuş"
Adieu tristesse, Hoşça kal hüzün
Bonjour tristesse. Hoş geldin hüzün
Tu es inscrite dans les lignes du plafond. Tavan çizgilerinde okurum seni
Tu es inscrite dans les yeux que j’aime Sevdiğim gözlerde okurum
Tu n’es pas tout à fait la misère, Yoksul da sayılmazsın hani, 
Car les lèvres les plus pauvres te dénoncent En solgun dudaklar bile seni söyler
Par un sourire. Gülümseye gülümseye seni
Bonjour tristesse. Hoş geldin hüzün
Amour des corps aimables. Sevilen vücutların aşkı
Puissance de l’amour Aşkın gücüsün
Dont l’amabilité surgit Nasıl da sevimli yapar
Comme un monstre sans corps. Gövdesiz deve benzeyen
Tête désappointée. Umutsuz başı
Tristesse, beau visage. Senin güzel yüzün
Ey hüzün

Form yapısının ve öğelerinin serbest, esnek kullanımı; Poulenc'in kompozisyonlarının en dikkat çekici özelliklerinden biridir. Besteci, şiirin ihtiyaçlarına göre form öğelerini organize eder.*

“À Peine Défigurée”nin bestelenme anlayışı da böyledir; şiirin ifade edilmesi ön planda olduğundan, Poulenc'in pek çok koro yapıtında olduğu gibi fazla kontrpuan içermeyen, homofonik bir yapı vardır. Kısa müzikal cümleler, şiirin akışına göre organize olmuş, müzikal benzerlikler ve farklılıklar şiire bağlı akmıştır.

Poulenc'de ani ve uzak tonal atlamalara çok rastlansa da bu eserde tonal akış oldukça durağandır. Eserin tonalitesi fa minör parça boyunca sürmüş; sadece arada -ilgili majörü- la bemol majöre uğramıştır.

Ancak bu durağanlık içerisinde dahi sürekli bir kıpırdanış hissedilmektedir. Besteci, henüz daha parça başlarken, "Hoşça kal hüzün: fa minör / Hoş geldin hüzün: fa majör" zıtlığını kullanmaktadır.

"Editions Durand" yayınıdır.

Çok kısa bir eser olmasına rağmen, solo partilere ve renklere ayırdığı önem dikkate değerdir. Tonal olarak çok uzaklara gitmese de, akorları koro partilerine yerleştirişi ile tınıyla istediği gibi oynamakta ve rahatlıkla atmosfer değişimi yaratmaktadır.

Poulenc'in besteciliğinde müzikal derinlik ve teknik çok kuvvetlidir. Yapılan analizlerle, eserleri ortaya koyan pek çok bilgi ve Poulenc'in imzası denilebilecek çok sayıda tutarlı veri ortaya çıkmıştır, çıkması da doğaldır.

Ancak 1952 yılında Elizabeth Hardee tarafından yapılan bir söyleşide Poulenc şöyle bir açıklama yapmıştır:

"Bir Fransız için, analiz anlaşılır değildir. Notaları görmek değil, ruhu görmek önemlidir... Eğer iyi bir yemek yiyorsam, mutfağı görmem gerekli değildir. Müzik bir gizemdir, bu şekilde çekilip çıkarılamaz. Bu Alman okuludur ve buna tamamen karşıyım. Eğer Almanya'da okusaydım, bir ölçü bile yazamazdım. Analiz yapmak, kesinlikle müziği etkisiz hale getirir."*

Bir bestecinin yaptığı işin teknik detayları ile ilgilenmemesi ne kadar olası ve gerçekçidir?

Asıl olan, müziğin özünü korumak adına teknik detaylarda boğulmamak, asıl görüntüyü kaybetmemektir. Bu, biz yorumcu ve dinleyicilerin de gözetmesi gereken bir temeldir.

*Kaynak:
Kimball,Carol. Francis Poulenc's settings of poetry of Paul Eluard: style and imagery in two song cycles.  University of Arizona, Arizona, 1980.
"F. Poulenc'in, P. Eluard'ın şiirleri üzerine kompozisyonları: İki şarkı dizisinde stil ve imgelem". Çeviri: Çiğdem Aytepe

Yorumlar